ABD Yönetimi ve Gazze Faciası: Uyarıları Görmezden Gelen Ortaklık
Geçen ekim ayında, İsrail’in Gazze’deki binlerce sivilin hayatına mal olan saldırılarını başlatmasıyla, birçok ABD’li yetkilinin gizli e-postalar aracılığıyla hükümeti uyardığı ortaya çıktı. Yetkililer, kitlesel tahliyenin insani bir felaket olacağını ve uluslararası hukuku ihlal ederek savaş suçu suçlamalarına yol açabileceğini belirttiler. Reuters, krizin başlamasından sadece birkaç gün sonra, 11-14 Ekim tarihlerinde ABD yönetim yetkilileri arasında üç e-posta dizisini inceledi. ABD hükümetinin etkisiz kaldığını belirten yetkililer, savaş süresince tek tek istifalarını açıkladılar. Bu sırada ABD Başkanı Biden’ın Gazze ile ilgili sözleri, İsrail Başbakanı Netanyahu’ya Hamas’a karşı geniş bir serbestlik tanıdı. Peki tüm uyarıları dikkate almayan ABD hükümeti, Gazze’deki faciaya adım adım nasıl ortak oldu?İsrail, geçen yıl ekim ayında Gazze’nin kuzeyine hava saldırıları düzenlemeye başlayarak bölgeden bir milyondan fazla Filistinlinin tahliyesini emretti.
On binlerce sivilin hayatına mal olan saldırılar başlarken, üst düzey bir Pentagon yetkilisi Beyaz Saray’a sert bir uyarıda bulundu. O dönem Ortadoğu’dan sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı olan Dana Stroul, Başkan Joe Biden’ın kıdemli yardımcılarına gönderdiği 13 Ekim tarihli bir e-postada, kitlesel tahliyenin insani bir felaket olacağını ve uluslararası hukuku ihlal ederek İsrail’e karşı savaş suçu suçlamalarına yol açabileceğini belirtti. Stroul, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin kendisini “iliklerine kadar ürperten” bir değerlendirmesini paylaşıyordu. Reuters’ın krizin başlamasından sadece birkaç gün sonra, 11-14 Ekim tarihleri arasında üst düzey ABD yönetim yetkilileri arasındaki üç e-posta dizisini incelemesi, Gazze’deki artan can kaybının uluslararası hukuku ihlal edeceğini ve ABD’nin Arap dünyası ile olan bağlarını tehlikeye atabileceğini erken bir uyarı gösterdi. Mesajlar ayrıca Biden yönetiminde, Filistinlilere duyulan sempati ve Gazze’ye sağlanacak daha fazla insani yardım çağrısını da içeriyordu. Karar alma sürecinde yer alan üç üst düzey ABD yetkilisine göre Washington, Filistinlilerin acılarına karşı çözüm üretmekte yavaş davrandı. İsrail, hava saldırılarının Gazze’deki hastaneler, okullar ve camilere isabet ettikten sonra, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın en üst düzey kamu diplomasisi yetkilisi Bill Russo, üst düzey devlet yetkililerine Washington’ın insani krize yönelik açıklamalarının eksikliğini eleştirdi. Bir e-postada, 11 Ekim tarihli, Russo, Ortadoğu’daki ABD diplomatlarının, İsrail’i “soykırım” yapmakla ve Washington’ı savaş suçlarına ortak olmakla suçladığını belirtti. Russo aynı zamanda, “ABD’nin Filistinlilerin insani koşullarına dair herhangi bir tepki vermemesi yalnızca etkisiz ve verimsiz olmakla kalmaz, aynı zamanda İsrail’in sivillere karşı eylemlerine sessiz kalarak potansiyel savaş suçlarına ortak oluruz.” ifadesini kullandı. Dışişleri Bakanlığı yetkililerine hitaben yazdığı e-postada Russo, yönetimin İsrail’e ve Gazze’deki operasyonlara yönelik koşulsuz destek politikasını değiştirmeleri çağrısında bulundu. Russo, “Bu durumu hızla tersine çevirmezsek, bölgedeki duruşumuza zarar verme riskiyle karşı karşıya kalabiliriz.” ifadesini kullandı.
MART AYINDA İSTİFA
Russo, mart ayında kişisel nedenlerle istifa etti. ABD yetkilileri ise, İsrail’in kendini savunma hakkını ve Kudüs’e askeri yardım sağlama planlarını vurgulamaya devam etti. 13 Ekim’de, Russo’nun e-postasından iki gün sonra, İsrail uçakları, bir milyonu evlerini terk etmeleri konusunda uyaran Gazze’nin kuzeyine bildiriler attı. Netanyahu, tanklarla desteklenen İsrail birliklerinin 2,3 milyonluk nüfusu olan topraklarda kara saldırısı başlatmasından sonra, bölge sakinlerine 24 saat içinde kaçmaları için süre tanıdı. Tahliye emri yardım kuruluşlarını ve Birleşmiş Milletleri uyardı. Bu zamana kadar, İsrail’in hava saldırıları tüm bölgeleri yerle bir etmişti. Cenevre’deki Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), İsrail’in tahliye emrinin “uluslararası insancıl hukuka uygun olmadığını çünkü Gazze’deki yiyecek, su ve temel ihtiyaçları keseceğini” belirten bir bildiri yayınladı. Birkaç üst düzey ABD yetkilisinin Reuters’a verdiği bilgiye göre, bazı ABD yetkilileri yoğun nüfuslu Gazze’de güvenli bir çıkış yolunun olmadığı konusunda endişeliydi. İsrail ordusu geniş çaplı bir abluka uygulamıştı. İnsani yardım gruplarının yerinden edilmiş sivillere destek sağlamak için aylarca ihtiyacı vardı. Beyaz Saray’ın insani yardımdan sorumlu üst düzey yetkilisi Paula Tufro, “Değerlendirmemize göre, bu ölçekte bir yerinden edilmeyi insani bir felaket olmadan engellemenin bir yolu yok.” ifadesini kullandı. Bu değerlendirmeye göre, bir milyondan fazla insana “temel hizmetler” sağlamak için yapıların inşa edilmesi birkaç ayı alacaktı. Tufro, İsrail’e saldırılarını yavaşlatma çağrısında bulunduğu e-postasında, “İnsanların güneye doğru hareket etmelerini önlemek için İsrail Hükümeti’nin (GOI) fren yapması gerekiyor.” ifadelerini kullandı. Biden’ın Gazze ile ilgili açıklamaları Netanyahu’ya Hamas karşısında geniş bir serbestlik sağlamıştı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Doha’da düzenlediği bir basın toplantısında, ilk defa “Gazze’deki Filistinli ailelerin acısını” dile getirdi. BIDEN’IN SÖYLEMLERİ DEĞİŞTİ Washington’ın Gazze’deki sivillere yardım etmek için İsrailliler ve yardım gruplarıyla sürekli temas halinde olduğunu belirtti. Ertesi gün, 14 Ekim’de Biden’ın tavrı değişti. Bir konuşmasında, Gazze’deki insani krize acil bir şekilde öncelik verdiğini ve ekibine savaş bölgesine yardım ulaştırma talimatı verdiğini söyledi. İsrail, 13 Ekim’de Gazze’ye piyade göndermeye başlasa da, büyük ölçekli kara harekatı 27 Ekim’e kadar başlamadı. Konuya yakın kaynaklar, o dönemde Washington’un İsrail’in beklemesini tavsiye ettiğini, hedefin Hamas’ın elindeki İsrail vatandaşlarını serbest bırakmak için diplomasiye fırsat vermek olduğunu belirttiler. ABD yetkilileri insani krizin çözümü konusunda çalışırken, İsrail Washington’a daha fazla silah talep ediyordu. İki ABD’li yetkilinin bilgisine göre, güncellenen silah sevkiyatı listesi, Washington’un Gazze’deki savaşın başlamasından bu yana İsrail’e büyük miktarda mühimmat gönderdiğini gösterdi. Bu araçlar arasında hassas güdümlü binlerce füze ve yoğun nüfuslu bölgeleri tahrip edebilen, tünelleri ve sığınakları yok edebilen 2 bin kiloluk bombalar yer alıyordu. Bazı insan hakları grupları, bu silahların kullanımıyla sivil ölümlerini sorumlu tutuyordu. Uluslararası Af Örgütü, en az üç olaya atıfta bulunarak, ABD tarafından sağlanan silahların kad